Tarih: 07.09.2018 09:52

Prof Dr Bektaş Yıldırım?ın İlginç Makalesi:Türk Boylarının Göçleri ve Asimile Olmaları

Facebook Twitter Linked-in

 

          Boylar, obalar oymaklar, kavimler arasındaki savaşlar ve zengin otlak arayışları zaten göçer olan insanları daha da uzağa itmiştir. 4:üncü  5:inci yüzyıllarda yoğunlaşan göç dalgası 5 asır devam eder. Tarihte görülen ve yazılan en büyük kitlesel göçtür. Tarihçilere göre de Asyada, Avrupada ve Kuzey Afrikada gitmedikleri yerleşmedikleri yer de yoktur. Ancak bu ülkelerin hiçbirinde bu gün ?Biz Türküz? diyen bir ?ulusta? yoktur, bir ?toplulukta? yoktur. Peki bu insanlara ne olmuştur? Ne Hun imparatorluğundan, ne Harzemşahlardan ne tarihin en büyük imparatorluğu olan Cengiz Han imparatorluğundan ne Timur?un savaş makinasından, ne de Memluklardan eser kalmamıştır. Niye ?

 

     Göçün bir önemli nedeni de hâkimiyet duygusu ve isteğidir. Güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar hükmetme isteği. Peki; bu isteği taşıyan kavimler gittikleri yerleri egemenlikleri altına aldıkları halde  o ülkenin demoğratik yapısını değiştirememiş aksine birkaç nesil sonra tarih sahnesinden kendileri  silinmişler ve  yok olmuşlardır? Uzak Doğuda uzak doğulu olmuş, batıda batılılaşmış ve en çok da arablaşmıştır. Tarihte Türkler kadar kolay asimile olan millet yoktur. Bu kadar kolay asimile edilmesinin, yok olmasının, kimliğini terk etmesinin ve benliği yitirmesinin nedenleri nelerdir ?

 

    Erimeyi, asimile olmayı ve yok olmayı sadece göçebelikten yerleşik düzene geçmeye bağlamak ne kadar doğrudur? Yerleşik düzendeki her toplumun bir kültürü vardır. İlim, felsefe ve medeniyet ancak yerleşik toplumlarda doğar ve gelişir. Türkler Horasan ve Anadolu (Küçük Asya)  haricinde niye bir kültür geliştirememişlerdir? Kurdukları devletler uzun ömürlü olmamıştır? Yağma ve  talan ekonomisinin devlet düzenini sürdürmeye yetmemesi, at üzerinde devletin idare edilememesi, taşıma suyla değirmenin  dönmeyeceğinin  bilincinde olunmaması, Türkün doyunca acıkacağını, acıkınca doyacağını bilmez olmasının, rolü elbette çoktur. Daha sonra da Medreselerde; ? Akli Bilimlere? yer verilmemesi ve  ?Nakli Bilimler? le devlet idare edilmesi kanımca kaçınılmaz sonucu getirmiştir. O nedenle de  X-Xİ yüzyıl filozofları, düşünürleri ve ilim adamları Kaşgarlı Mahmud, Ahmet Yesevi, İbn-i Sina, İbn-i Rüşd,  Farabi, Harezmi, Gazali ve en son XIV yüzyılda İbn-i Haldundan sonra Türk-İslam dünyasında ilim adamı ve düşünür çıkmamıştır.

    Tarihimize ? Herkes haksız biz haklıyız. Biz millet olarak kahramanız başkaları korkak? ön yargısı ve kanaatiyle bakılmamalıdır. Fransız Tarihçi Jean Poul Roux:  Türklerin Tarihi adlı kitabında; ? Türklerin ortak özellikleri güçlenen bir kavmin; yanındaki zayıf kavmi yağmalaması ve yok etmesidir? der. Doğru bir tesbittir. Türklerin tarihi birbirleriyle savaşmakla geçmiştir. Bir Türk Devletini yine bir başka Türk Devleti yıkmış ya da en azından güçlenmesine engel olmuştur.

   

 

     Ben tarihçi değilim, sosyoloğda değilim. Hekimim ve Akademisyenim. Maksadım bu sorulara sosyolojik açıklamalar getirmek değildir. Olamaz da. Ancak tarihçilerin,  sosyoloğların ve araştırmacıların azıcıkta olsa dikkatini çekmek bu konular üzerinde kafa yormalarını sağlamaya çalışmak görevimizdir diye düşünüyorum.  Bir nebze de başarılı olabilirsem kendimi mutlu hissederim.

Prof Dr Bektaş Yıldırım

 

               

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —