AV AYSEL MEMİŞ


AİLE KONUTU


Bu ay evlilik birliğinin kurulmasından sonra büyük önem taşıyan konulardan biri olan aile konutu ile ilgili yazımı siz değerli okurlarla paylaşıyorum.


                          Aile konutu eşlerin yaşantılarını birlikte sürdürdükleri konutu ifade etmektedir. TMK m.194 ile Türk Hukuk sistemine giren aile konutu düzenlemesi ile ailenin barınma ihtiyacı, eşlerin menfaatleri ve hak sahibi eşin müdahalelerine karşı aile konutunun koruma altına alınması amaçlanmıştır. Düzenlemenin amacı, özellikle evlilik birliğinin sorunlarla karşılaştığı dönemlerde, aile konutu üzerinde hak sahibi olan eşin, bu hakka dayanarak yapacağı kötü niyetli işlemlere karşı aile konutu üzerindeki hak sahibi olmayan eşi ve çocukları korumaktır.


             Yapılan düzenleme ile birlikte, toplumun temelini oluşturan aile içerisinde ki eşlerin menfaatleri karşılıklı olarak dengelenmeye çalışılmıştır. Aile bireylerinin sıcak bir yuvada, aynı çatı altında yaşama imkânlarının sonlandırılması ve ekonomik bakımdan güçsüz eşin ve çocukların sokağa atılmaları önlenmiş olacaktır. Zayıf durumda bulunan eşi korumak amacıyla genel olarak TMK. da eşitlik ve hakkaniyet ilkesini benimsemiş bulunan kanun koyucu, aile konutu müessesinde de aynı amaçla hareket ederek, eşin kötü niyetli tasarruflarına karşı, diğer eşin rızasını aramak ve konutun tapuya ?aile konutu? olarak şerhi imkânını sağlamak suretiyle aile konutu üzerinde hak sahibi olmayan diğer eşi ve dolayısıyla çocukları koruma altına almak istemiştir. TMK` da her ailenin bir aile konutunun olabileceği kabul edilmiştir. Yargıtay 2.Hukuk Dairesi`nin 13.03.2003 tarih ve 2003/3017E. 2003/4352K. sayılı kararı uyarınca ``...yazlık ev, yayla evi, dağ evi gibi ikinci nitelikteki konutlar aile konutu olarak sayılmamaktadır. ``


             Kanun koyucu TMK m.194`te ki düzenleme emredici nitelikte olup, eşlere şu emredici kuralları getirmiştir: ``Hiçbir eş tek başına aile konutuyla ilgili kira sözleşmesine son veremez, onu tahliye ettiremez; hiçbir eş aile konutuyla ilgili satış, bağış, trampa sözleşmelerini tek başına yapıp, onu elden çıkaramaz; hiçbir eş aile konutunun elden çıkmasına, kullanılmasına engel olacak haklar oluşturamaz. Eşlerden biri bunları yapacaksa diğer eşin rızasını almak zorundadır.``


            Aile konutu üzerinde hak sahibi olan eş, aile konutunu etkileyen bir işlemi eşinin rızasını almadan yaparsa bu işlemin kural olarak geçersiz olduğu kabul edilmektedir. Diğer eşin rızası, işlemin kurulması sırasında veya öncesinde verilebileceği gibi işlem yapıldıktan sonra da verilebilir. Sonradan verilen izin geçmişe etkili olarak hüküm ve sonuç doğurur. Bir kişinin diğer eşin rızasını almadan aile konutunu bilerek devralması veya lehine ipotek tesisi ve diğer eşin karşı çıkması halinde devir veya kısıtlayıcı ayni hak hüküm ifade etmez ise de, burada bu devir veya ipoteğin askıda geçersiz olduğu ifade edilir. Diğer eş daha sonra icazet vermek suretiyle işlemi başından beri geçerli kılabilir. Her ne kadar eşlerden birinin rızası olmadan aile konutu üzerindeki hakları sınırlayan işlemler yapılamayacak ise de, kamulaştırma, cebri icra gibi mülkiyeti zorunlu olarak devreden işlemlerde diğer eşin rızası aranmayacaktır. 


            Diğer eşin rızasının sağlanamadığı ya da (dürüstlük kuralına aykırı olarak) haklı bir sebebe dayanmadan diğer eş tarafından verilmediği hallerde, hukuki işlem yapmak isteyen eş kanunun kendisine tanıdığı haktan yararlanıp hakimin müdahalesini isteyebilir. Bu suretle istenmeyecek, sakıncalı olabilecek durumların ya da rıza göstermesi beklenen eşin bu hakkını kötüye kullanmasının önüne geçilmiş olacaktır. Hakim istemi haklı bulursa, istem sahibi eşe, işlem konusu hukuki işlemi yapma yetkisi verecektir. 


            Aile konutu şerhine ilişkin düzenleme TMK m.194/3.`de yer verilmiştir. Buna göre, aile konutu olarak özgülenen taşınmazın maliki olmayan eş bu konutun aile konutu olarak kullanıldığına, dolayısıyla bu konutla ilgili hukuki işlemlerin, ancak kendinin rızasıyla geçerli olarak yapılabileceğine ilişkin şerhin tapu siciline işlenmesini talep edebilir. Aile konutuna malik olan ve malik olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili olarak aile konutu şerhi verilmesini talep edebilir. Tapuya konan aile konutu şerhi, evlilik birliği devam ettiği sürece geçerliliğini koruyacaktır. Evlilik birliğinin sona ermesinden sonra, evlilik birliği süresince aile konutu olarak kullanılan konuta ``aile konutu`` şerhi konulamayacaktır.


          Diğer eşin rızası alınmadan aile konutuna ilişkin bir hukuki işlemle o taşınmaz üzerinde ayni hak kazanan üçüncü kişilerin iyi niyetinin korunup korunmayacağı doktrinde  tartışmalıdır. Ancak Yargıtay`ın görüşü YHGK 04.10.2006 tarih ve 2006/2-591E., 2006/624K. sayılı kararında TMK m.194/3`de düzenlenen şerh olanağı tapuya güven ilkesine bir istisna getirilmediğini, aile konutu üzerinde şerh bulunmayan durumlarda işlem tarafı iyi niyetli üçüncü kişinin ayni hak kazanımının TMK m.1023`e göre korunacağını belirtmektedir. Bu karara göre şerh işlem tarafı üçüncü kişinin iyi niyet iddiasını önleme etkisi gösterir. Kararda tapuda aile konutu şerhi olmayan durumda, diğer eşin rızası olmadan yapılan TMK m.194/1 kapsamındaki işlemin yalnızca işlem tarafı üçüncü kişinin kötü niyetli olması durumunda geçersiz olacağı sonucuna varılmaktadır.